
Gastrodiplomasi ve Halkla İlişkiler
Selamlar, bugünkü yazımızda mutfakların büyüleyici dünyasını, diplomaside nasıl kullanıldığını ve halka ilişkiler ile ne tür bir bağının bulunduğunu ele almaya çalışacağız. Hazırsanız mutfaktan taşan iletişim yolculuğumuza başlayalım.
Öncelikle bahsi geçen kavramları birlikte tanımlayalım. Kulağa biraz yabancı gelse de aslında günlük hayatımızın ve globalleşen iletişiminin merkezinde yer alan noktalar. Gastrodiplomasi, basitçe söylemek gerekirse, bir ülkenin yemek kültürünü kullanarak diğer ülkelerle ilişkilerini güçlendirme ve ulusal imajını geliştirme stratejisi olarak değerlendirilebilir. Yemek, kültürler arasında bir köprü kurar ve insanları bir araya getirir. Halkla ilişkiler ise kurumların, markaların veya ülkelerin, hedef kitleleriyle etkili iletişim kurarak olumlu bir imaj oluşturma ve bu imaji sürdürme çabalarını kapsar. Bu iki kavram bir araya geldiğinde ortaya çıkan güç kültürel anlayışı artırır, turizmi teşvik eder ve ekonomik ilişkileri derinleştirir.
Gastrodiplomasi kavramının tarihi eskilere dayanmaktadır. Çevik ve Aslan’a göre (2021) sosyal canlılar olan insanlar asırlardır elde ettikleri yiyecekleri birbirleriyle paylaşmaktadırlar. Buna bağlı olarak yeme-içme sadece üretim ve tüketim gibi basit aşamalarının ötesinde kültürel, ekonomik, ideolojik, politik ve sosyal yapının oluşmasında da etkili bir rol oynamıştır. Antik çağlardan itibaren krallar ve imparatorların sıkça şenlikler-festivaller vermesi, elçilerin saraylarda ağırlanması gastrodiplomasinin temellerini oluşturur.
Geçmişten gelen güçlü bağlarının yanı sıra Gastrodiplomasi kavramı son 20 yılda inanılmaz bir gelişme kat etmiştir. Teknolojik gelişmelere bağlı olarak etkileşimin hız kazanmasıyla ortaya çıkan bu durum global ölçekte birçok farklı noktada örneklendirilebilir. 2009 yılında Güney Kore’nin ‘Korean Cuisine to the World’ kampası bunlardan biri! Çevik ve Aslan’a göre, bu kampanya Güney Kore’nin en büyük rakipleri olan Çin ve Japonya’dan farklılaşarak kendi imajını yaratması için oluşturulmuş uzun soluklu bir çalışmadır. “Kimchi Diplomasisi” adıyla da anılan kampanya ekseninde gerçekleştirilen uygulamalar global ölçekte kendisine büyük bir yer edinmiştir.
Kore mutfağına özgü sebzelerden yapılan bir çeşit yemeğin ismi olan ‘Kimchi‘ bu kampanya ile beraber sanat, spor, siyaset ve magazin gibi birçok alanda da kullanılmaya başlanmıştır. Öyle ki günlük yaşam pratikleri içinde de kendisine yer bulmuş ve fotoğraf çekimleri sırasında gülümseme ifadesi olan ‘cheese’ söyleminin yerini almıştır. Kampanyanın etkisi maddi ölçeklerin dışına taşarak sosyal ve kültürel boyutlara taşınmıştır.
Bu kampanyayla beraber Güney Kore hükümeti yurt dışındaki geleneksel Kore mutfağına sahip restoranlara önem vermiş ve bu restoranların sayısını artırmayı hedeflemiştir. Bu kapsamda yaklaşık 10.000 olan restoran sayısını tam dört katına çıkararak 40.000’e ulaştırmıştır. Ayrıca birçok ülkedeki üniversitelere yatırım yapılarak Kore mutfağının öğretildiği Gastronomi bölümleri açılmış ve öğrencilerin Kore yemekleri öğrenmesi de hedeflenmiştir. Bu durum Türkiye’de Gazi Üniversitesinde de mevcuttur.
Gastrodiplomasi hakkında vereceğimiz bir diğer örnek de Avrupa ve Akdeniz mutfağında önemli bir yeri olan İtalya mutfağıdır. Gastrodiplomasi çalışmalarına değer veren İtalya hükümeti birçok proje hayata geçirmiştir. Bunlardan bir tanesi olan Nomisma SPA tarafından Bologna’da düzenlenen konferansta gıda üretimi ve üretimlerin pazarlanması üzerinde durulmuştur. İtalya’nın önemli siyasetçileri ve iş insanlarının katılım sağladığı konferans “Dünya Çapında İtalyan Mutfağı Haftası” çalışmalarının hemen sonrasında gerçekleştirilmiştir. Bu haritaya bağlı olarak yiyecek-içeceklerle alakalı 1300 ün üzerinde etkinliğin gerçekleştirilmesine imkan sağlamış ve insanlarla etkileşime girilerek pozitif etki oluşturulması hedeflenmiştir. Ayrıca 2015’te Milano Expo Dünya Fuarında birbirinden ilginç etkinliklere imza atılarak İnsanların İtalya’ya turizm faaliyet gerçekleştirmeleri sağlanmıştır. Bu etkinliklere 6 ay içerisinde yaklaşık 20 milyon insanın katılımı gerçekleştirdiğini de hatırlatalım!
Gastrodiplomasi alanından son örneği Türkiye’den verelim. Atancanlı’nın aktardığına göre, 2004 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen NATO zirvesi ile beraber İstanbul’a gelen yöneticilere Osmanlı döneminde sarayda hazırlanan yemeklerden oluşan bir yemek listesi ikram edilmiştir. Feriye Restoranda yapılan bu yemek şöleninde ortam Türk kültürünü temsil edecek şekilde tasarlanmıştır. Daha sonrasında katılımcılara çini süslemeli Türk kahvesi fincan seti hediye edilmiştir.
Görüleceği üzere Gastrodiplomasi sadece yemekleri tanıtmakla kalmayıp aynı zamanda kültürel köprüler kuran, önyargıları yıkan ve uluslararası ilişkileri derinleştiren bir kapsayıcılığa sahiptir. Gastrodiplomasi ve halkla ilişkilere baktığımızda ikisinde de insanları bir araya getirdiğini ve bir köprü görevi gordüğünü belirtebiliriz. Birbirleriyle stratejik ve taktiksel açıdan iç içe geçmiş olan bu kavramsal bağ ülkeler arasında kültürel bir köprü kurarak kültürlerin etkileşime geçmesi, ülkelerin sahip olduğu imaj ve algıyı yeniden şekillendirmesi gibi özelliklere imkan alanı yaratmaktadır.
Gastrodiplomasiyle beraber oluşturulan tematik yaklaşım festivaller, sempozyumlar, iletişim kampanyaları gibi halkla ilişkiler faaliyetleriyle desteklenerek arzu edilen hedeflere ulaşımı kolaylaştırmaktadır.
Sizler için Gastrodiplomasi ve Halkla İlişkiler kavramlarına yakın bir bakış atarak çeşitli örnekler üzerinden aralarındaki bağı betimlemeye çalıştık. Dileriz zihinlerde keyifli bir resim çıkarabilmişizdir.
Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle.
İçeirk üreticisi: Cemal Aras (Halkla İlişkiler ve Tanıtım 2.sınıf Öğrencisi)
Etiket:blog, Halkla ilişkiler, PR